Tarihi olayların medyada sunumu

İnsanlık tarihinde bazı olaylar büyük etki bırakır. Medya burada ne kadar etkili, sormak lazım. Bu olayların toplumsal bellekte nasıl yer edindiği ve nasıl algılandığı açısından son derece önemli bir rol oynar. Medya, yalnızca olayları aktarmakla kalmaz, aynı zamanda bu olayları belirli bir çerçevede, bazen semboller ve imgeler aracılığıyla şekillendirir. Medyanın bu rolü, toplumların tarihsel olaylara olan bakış açılarını derinden etkiler. Aşağıda, medya sunumu açısından bazı önemli tarihsel olaylar ve bu olayların nasıl sunulduğuna dair detaylı kaynaklarla örnekler verilmiştir.

Nazi japon
Nazi japon

2.Dünya Savaşı Etkileri ve Medya Sunumu

İkinci Dünya Savaşı sırasında medya, savaşın kahramanlık yönünü yüceltirken, aynı zamanda savaşın yarattığı korkuları ve travmaları da toplumlara aktarmıştır. Özellikle ABD'deki medya, savaşın "iyi" ve "kötü" arasında net çizgilerle ayrıldığı, kahramanlık temalı haberlerle halkı motive etmiştir.

Bu dönemde kullanılan görseller ve filmler, savaşın iyimser tarafını vurgularken, Nazilerin zulmü ve Japonya'nın saldırganlığı gibi "kötü" taraflar da sürekli olarak medyada yer almıştır.

Medyanın bu biçimi, savaşa katılımı artırmaya yönelikti. Savaşın psikolojik etkileri de medya aracılığıyla topluma yansıtılmıştır. BBC ve Amerikan televizyonları, savaşın dehşetini göstermek için propaganda amaçlı belgeseller üretmiş ve bu, halkın savaş hakkındaki duygusal bağlarını şekillendirmiştir.

Vietnam Savaşı Etkileri ve Medya Sunumu

Vietnam Savaşı'nda medya, savaşa karşı artan eleştirilerin merkezinde yer aldı. Bu dönemde televizyon, savaşın gerçek yüzünü gösteren bir araç haline gelmişti. Vietnam'dan gelen canlı yayınlar, halkın savaşa olan bakış açısını hızla değiştirdi. ABD medyası, savaşın acımasız doğasını ve sivil kayıpları göstererek savaşın "doğal" zafer olamayacağını sergileyen ilk örnekleri sundu.

Vietnam Savaşı’ndaki medyanın etkisi, psikotarih açısından büyük önem taşır. Medyanın gösterdiği acı gerçekler, halkın psikolojik yapısında derin yaralar açtı. Savaşın uzaması ve sivil kayıpların sürekli vurgulanması, Amerikan toplumunda büyük bir psikolojik travma yarattı ve anti-savaş hareketlerini güçlendirdi.

Department of Defense. Department of the Navy. U.S. Marine Corps.James K. F. Dung, SFC, Photographer
Department of Defense. Department of the Navy. U.S. Marine Corps.James K. F. Dung, SFC, Photographer
Çernobil Olayı ve Medya Sunumu

1986’da reaktör gökyüzünü yararken Kiev’in üstünde ölüm bulutu ağır ağır dolaşıyordu. Sovyet televizyonu ise tam o sırada balerin yayınlıyordu: rengârenk kostümler, piruetler, alkışlar… Panik değil; “her şey yolunda” hissi. Bu bir sansür değil, duygu mühendisliğiydi. Devlet, ekranı bir sedatif gibi kullanıyor; gerçek korkuyu değil, sahnelenmiş huzuru topluma enjekte ediyordu.

Bu teknik yalnız Sovyetlere ait değildi. Aynı yıl Türkiye’de, radyasyonlu çay tartışmaları sürerken dönemin bakanı kameraların karşısında çayı yudumlayarak güven mesajı verdi. Toplum, bilimsel veriyi değil; ekrandaki “rahatlık performansını” izledi. Bu gösteri, tıpkı Çernobil’deki balerin gibi, hakikatin üzerini estetik bir jestle kapattı. Radyasyon tartışması değil, ekrandaki bakanın “çay içişi” hafızaya kazındı.

Psikomedya açısından bu örnekler şunu gösteriyor: medya hakikati söylemez, hakikat hissi üretir. Gerçek tehlike verilerde değil, görünmez kılınmış duygudadır. Çernobil’in en büyük radyasyonu, ekranlardan yayılan “normallik duygusuydu.” Radyoaktif bulut gibi: kokusuz, renksiz, ama yıkıcı.